11 Eylül 2009 Cuma

Mavra No:2, Kirpi

Gayet eli yüzü düzgün bir kara komedi yapmışlar. Kara komedi derken türün bütün klişeleri kullanılmış, bildiğimiz kara komedi. Film çok mu güzel? Değil belki, ama genel kara komedi unsurlarını kullanışına saygı duydum şahsen.

Konu her koşulda belayı bulabilen iki inatçı kişinin yollarının kesişmesi, karşılıklı eşek şakaları yapmaları, dahası başlarına gelen her belanın başka bir olaya yol açması dolasıyla bir sürü düşman çekmeleri ve her olay neticesinde bu iki kişinin yine karşı tarafı suçlamaları gibi özetlenebilir.

Kirpi Reşat denen adam -Mazhar Alanson olur- sinirli ve kendince fena halde adalet bağımlısı bir insan. O sinirli hallerine de Mazhar Alanson'un tam oturduğunu düşünüyorum. Herhangi biri bir haksızlık yaptığı zaman onun intikamını almadan duramıyor, saçlar kaşınıyorsa bir hinlik geliyor. Durmuyor değil ama duramıyor, bir nevi öç almak takıntısı diyebiliriz. Eğer ki öcünü almak için en azından bir teşebbüste bulunmazsa içi rahat etmiyor, geceleri uyuyamıyor.

Kesişme ise bir banka şubesinde fatura sırasında oluyor. Kesişilen insan Kirpi'den pek de bir farkı olmayan Tahir -Güven Kıraç oluyor bu da-. Tahir Kirpi'nin sırasını çalıyor, Kirpi intikam almak için numarasını alıyor, polisim diye kandırıyor, olaylar gelişiyor.

Filmin mavra kısmı ise onlarca olaydan biriyle bile özetlenebilir. Kirpi, Tahir'e uyuşturucu gibi paketlenmiş un yolluyor kargoyla, sonra da telefonla ihbar ediyor. Sorun ise şu noktada başlıyor: Gerçekten de o kargo şirketiyle uyuşturucu gönderen bir mafya var! Polisler ve mafya bu ikiliden bilgi alabilmek için sıraya giriyor. Sıraya girmiyor, doğrudan dalıyor hatta. Bundan sonraki tüm intikamlar da mafyaya bir şekilde bağlantılı oluyor, işin tuhafı ikisinin de durumdan haberi bile yok!

Film bunun gibi bir çok mavra ve kara komedi unsuru içeriyor. Bir yerden sonra bunları toparlamakta da güçlük çekiyor. Biraz duygusallık bolca intikam katalım gibi tatsız bir 15-20 dakikadan sonra yeniden o mavralığına dönerek çok akıllıca bir tutuma giriyor.

Güven Kıraç'ın rolü ise son dönem Türk sinemasının en itici karakteri: evli, metresi var, metresinin de metresi var, ve o metresinin metresini de aldatıyor. Bu kadınların hiç biri durumdan şüphelenmiyor bile! Yalan söyleme konusunda çok başarılı, peruklu ve durmaksızın küfrediyor! Buna rağmen bir noktada haklı bulup sevebiliyoruz.

Kirpi karakteri ise çevre açısından bir tür ayaklı felaket. Hani normal hayatta yapılması muhtemel hatalar vardır ya, onları bile affetmeyen bir tip ve öcünü öylesine şiddetle alıyor ki insan bir nebze tırsıyor bu karakterden. Kendisini işe alan adam -ki yılların dostu- Kirpi'yi şahsi hataları yüzünden işten çıkartmak zorunda kalınca binlerce liralık telefon faturası yıkmaktan zevk alıyor. Bir nevi hayatında olan herkesi yıldırmayı başaran ama bunu mavra bir şekilde yaptığından seyredilen bir karakter.

Netice olarak Sulhi Dölek'in nasıl iyi bir senarist olduğunu bildiğimizden belki de, bu denli bir kara komedi beklemediğimizden de olabilir, ben gayet sevdim bu filmi. Mavra filmlerin insanı mutlu ettiği kanaatindeyim, ve dahası bu bir Türk filmiyse daha da seviyor olabilirim.