İngiliz müzik akımlarının konu edildiği filmlere karşı tükenmeyen bir ilgim var. Velvet Goldmine ile başladı, Quadrophenia, Control, Sid and Nancy ile devam ediyor, sırada 24 Hour Party People var. Tabii The Great Rock 'N Roll Swindle, Filth and Fury, The Future is Unwritten gibi belgeselleri de unutmamak lazım. Sid and Nancy aralarında konu edilen dönemi en iyi anlatan film olmayabilir ama müzik camiasının yaratmayı pek sevdiği ikonlardan ikisinin trajedisini aktarmakta oldukça başarılı.
Filmin esas karakterleri Sid Vicious -Sex Pistols'ın sahne basçısı- ile sevgilisi Nancy Spungen -eroinman bir groupie- ve anlatılan olaylar gerçek. Ancak film medya arşivi ve tanıdıkların anlattıklarından artakalan boşlukları bir kurguyla dolduruyor. Yapılan yorumlarda sıklıkla tekrarlanan bir uyarı var: bu film bir Sex Pistols belgeseli değil. Zaten film Sex Pistols'ı ve punk müziğini karakterlerin kimliğini yansıtan bir arkaplan olarak kullanıyor. Ön planda bu ikilinin bağımlı ilişkisi ve kendilerini yokedişleri var.
Sid Vicious bunun için uğraşmış olsa da iyi bir bas gitarist değil. Albüm kayıtlarında sadece bir şarkıda çalmış. Daha çok sahne performansı ve uçtaki hayat tarzıyla Sex Pistols'a uyan bir sembol. Kendini veya başkasını yaralamadığı bir konser görüntüsüne denk gelmedim ben. Hatta pogonun mucidi olduğunu duymuştum. Annesi uyuşturucu satıcısıymış. Nancy de ayrı bir alemde. Kolejden odasında çalıntı mal bulundurduğu için atılmış, ilk işinden ilk gününde atılmış. New York'da takılan bir groupie'ymiş. Oldukça zeki, hırslı ancak sorunlu bir kadın. Uyuşturucu parası kazanmak için fahişelik yapıyormuş ve bunu yaptığını hiçbir zaman saklamamış. Punk akımı Londra'da yükselirken gruplara takılmak için İngiltere'ye gitmiş ve aradığını orada bulmuş.
İki karakter de nihilist ve kendilerini yok etmeye meyilli insanlar. Nancy'nin ciddi psikolojik sorunları var, Sid'in de agresifliğiyle ondan aşağı kalır yanı yok. Punk'ı icat eden, yaşam tarzı olarak seçen insanlar. Ancak punk kaynağından kopup popülerleştiği zamanlarda hayatları ve ilişkileri ile punk idollerine dönüşüyorlar. Sid ve Nancy efsanesinde Nancy için biçilen rol oldukça üzücü. Sex Pistol'ın dağılmasında rol oynamak, Sid'i eroine alıştırarak ölümüne sebep olmak, sinir bozucu kişiliğiyle herkesin nefretini kazanmak... Yoko Ono ve Courtney Love lanetinin öncüsü bir bakıma. Gerçek hayatta bu ikilinin birbirini çok sevdiği söyleniyor, tabi Nancy'nin Sid'i kullandığı söylentisi de çok. Ama kesin olan gerçek ikisi de birbirine bağımlı ve birbirlerini daha da aşağıya çekiyorlar. Öldükleri zaman Nancy 20, Sid 21 yaşında.
Film son haddede depresif, uyuşturucu sahnelerinin Requiem for a Dream'den bile ürkünç olduğunu söyleyebilirim. İki insanın kendisine böyle zarar vermesini izlemek oldukça zorlayıcı. Sosyal olarak uyumsuzlar ve kendilerini sevmiyorlar. İki "misfit" olarak birbirlerini sevmeleri şaşırtıcı değil. Nancy Sid sayesinde istediği ilgiye, şöhrete ulaşıyor. Sid'in etrafındaki herkes Nancy'den nefret ediyor, sanıyorum ki bu Sid'i daha fazla Nancy'e çekiyor. Birbirlerini kullanıyorlar belki ama bu şekilde trajedilerini tek başlarına yaşamıyorlar. Filmde sık sık bahsedilen bir sahne var: kirli bir sokakta ikisi öpüşüyor, arkaplanda çöpler üstlerinden dökülüyor. Bu sahne diğer filmlerde görebileceğiniz benzeri romantik sahnelerin bir anti-tezi. Film temelde bir aşk hikayesi. Ama olağandan daha sert, eğlenceli ve zararlı. Benim için sırf diğer aşk filmlerine olan zıtlığı nedeniyle bile izlenebilecek bir yapım.
Müzik tarihini biraz biliyorsanız Nancy'nin Sid'le birlikte kaldıkları otelde bıçaklanarak öldürülmüş şekilde bulunduğunu da duymuşsunuzdur. Sid'in aşırı derecede uyuşturucu etkisinde olduğu için olanları hatırlamadığı söyleniyor. Film bu konu hakkında kendi fikrini yürütüyor. O gece yaşananlar hakkında kesin bir bilgimiz yok. Zaten bu ikilinin hayatı etrafında çok fazla dedikodu var, belki de bu film gerçekler etrafına bir perde daha örtüyor.