-Bıkkın'a ozel not: Sonunda yazabildim!-
Dunyanin en guzel insanlarindan olusan kasabaya hosgeldiniz. Her turden her yastan insandan olusan ve ici sevgiyle dolu olan bir yer. Herkes mutlu diyemem ama herkes bir baskasinin mutlulugu icin bir yalani gercek yapabilecek kadar harika.
Lars son derece ice kapanik, bundan rahatsizlik duyar gibi de gorunmeyen, mecbur kalmadikca konusmayan, eglenmeyen, iletisim kurmamayi secen birisi. Hemen dibinde yasayan agabeyi Gus ve agabeyinin esi Karin ile de mesafeyi acarak surdurdugu bir iliskisi var. Onlardan yeterince kacarsa onu unatacaklarini dusunuyor, amaci da o zaten gibi. Ona sevgili adaylari bulma girisimlerini de hep elinin tersiyle itiyor, sanki onun dunyasina vize almak imkansiz gibi bir durum yaratiyor bir noktada. Onu kardesi gibi goren Karin'in iletisime gecme cabalarini ise tereddutsuz reddediyor, yahut tamamiyle mecbur kaldigi icin evet diyor. Lars'in durumuna belki de annelik icguduleriyle en cok uzulen Karin aslinda, bir terslik oldugundan suphelenen tek karakter ve dahasi buna baskalarini inandiramiyor da.
Hangi nokta oldugunu bizim de kestiremedigimiz bir yerde oglan bu yalnizliga bir dur deme karari aliyor, ya da baskalarinin ona bir yoldas bulma cabalarina, ya da herkesin onu istemedigi seyleri yapmaya zormalasina. En guzelinden tam istedigi gibi bir sevgili ediniyor: Bianca. Brezilya-Danimarka kokenli, tekerlekli sandalyeye mahkum bir misyoner, son derece dindar bir kiz, ailesi o cok kucukken olmus, hatta annesi tipki Lars'in annesi gibi dogumda vefat etmis ve internette tanismislar. Kimilerine gore o bir sisme bebek ama dogru degil, tum kasaba inanmiyor buna siz neden inanasiniz ki zaten?
Lars'in dunya ile iletisime gecme sebebi iste bu kiz oluyor. Konusamiyor, hareket edemiyor ya da gercek bir insan bile degil ama Lars icin gercek ve kasaba bir sevgi yeri oldugu icin bu durumu kabulleniyorlar. Lars'in Bianca geldikten sonraki degisimi inanilmaz zira, konuskan, aktif, insan icine karisan ve hatta kendi de fark etmeden asik olan... Lars'in bu yardim cigligina kayitsiz kalmiyorlar ve Bianca'ya gercek bir insan gibi davraniyorlar. Saclarini kesiyorlar, okula goturuyorlar, hastenede yardim islerinde gorevlendiriyorlar, sohbet ediyorlar... Lars ise tum bu olan biteni sevimli bir halde izliyor. Kardesiyle kopusu, babasiyla olan sorunlari, tum bu gercek disiligin hayata gecmesini tetikleyen Karin'in dogumda olebilecegi korkusu... Bize tum bunlari o kadar sakin, yavas ve alttan alta veriyorlar ki karakterleri sevmemek elinizde degil. Aslinda Lars'in tum bu durumunu tetikleyen belki de herkese duydugu ama asla gostermedigi sevgi ve sorumluluk. Yillarin battaniyesinden ufaklik usumesin diye bir kac gunlugune vazgececek kadar cok deger veriyor aslinda cevresine. Hep umursanmamanin getirdigi yaralari tasiyor uzerinde, daha da kotusu bunun farkinda bile degil. Umursandiginda bunu anlayamayacak kadar kabuguna cekilmis.
Filmin en onemli karakterlerinden biri doktor tabii... Psikologlugunu saklayarak yapmak zorunda kalan, tum olayi Bianca'ya uygulanan bir tedavi seklinde gostermek durumunda, haliyle klasik doktor/hasta iliskisinin sınırlarını bozan bir terapi sistemi uyguluyor. Doktorlarin kendinden bahsetmeme kavramini yerle bir ediyor ve kadinin uzuntulerini de paylasiyor. Doktorun kendisine gosterdigi saygi ve iyilestirme yontemi tam ona gore. Lars'in acilabildigi ikinci insan. En cok konustugu, kendini anlatabildigi ve dinledigi insan Bianca ise Lars'in bu acilimina kayitsiz kalmiyor hafiften gerceklige asik olmaya baslayan Lars'a bir guzellik yapip yavas yavas olmeye basliyor.
Filmin en guzel karelerinden bazilari burada, gercek bir cenaze toreni, uzulen insanlar... Lars icin degil hayatlarina gelen renk icin belki, belki de gercekten Bianca icin. Biz camin bu tarafinda basbayagi uzgun gozlerle izliyoruz olan biteni, bir yalana inanmayi coktan tercih etmisiz ve Lars'i oldugu gibi kucaklamisiz zaten...
Utopik bir sevgi cemberi. Bir insan bu kadar sevildigini hissetmek icin neler vermez... Yadirgasalar da yargilamayan. Ustelik de bu sevgiyi hissettirmeden gosterecek kadar yogun ve guzel insanlar tarafindan geliyorsa. Cok kisi o kasabaya tasinmak istemistir sonunda muhtemelen, o guzel insanlarla bir kez olsun yollarini kesistirmeyi, oyle insanlar bulmaya calismislardir cevrelerinde. Bir kismimiz bulmustur belki, her turlu yardim cagrimiza kosturuveren, bizi sevgileriyle canimizi yakmadan sarip sarmalayan insanlar. Bulamayanlar icin umut hep var, oyle insanlar var iste, kaybetmeyin o guzelligi diyor film, en azindan ben oyle anlamayi tercih ediyorum. Umut var ve umut guzel...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder