16 Temmuz 2011 Cumartesi

Sinemanın Etkisi: Kitap Alıntılaması

"...

Eski ülkeyi parçalayan, imansızların seve seve vazgeçtikleri batıdaki birkaç tozlu araziyi, doğudaki ağaçlı bataklıkları, ülkenin böcek kemirmiş üç beş dilimini Allah'a bırakan şu meşhur güve yenikli bölünmenin hemen öncesiydi (Allah'ın yeni ülkesi: aralarında bin beş yüz kilometre mesafe olan iki toprak parçası. Öyle imkansız bir ülke ki neredeyse var olacak). Ama duygusal davranmayalım ve sadece hislerin çok alevlendiğini, sinemaya gitmenin bile siyasi bir eyleme dönüştüğünü söylemekle yetinelim. Tek Tanrılılar beriki sinemalara gidiyordu, taş tanrıları yıkayanlar öteki sinemalara; sinemaseverler, yorgun ülkeden de önce bölünmüştü. Sinema işine taş tanrılıların hakim olduğu besbelliydi, vejetaryen oldukları için de şu meşhur filmi çekmişlerdi: Gai-Wallah. Duymuşsunuzdur belki? Hindu-Ganj ovasında kol gezip besi ineklerini sahiplerinden azat eden, kutsal, boynuzlu, memeleri süt dolu hayvanları mezbahadan kurtaran, maskeli, yalnız bir kahramana dair tuhaf bir fantazi. Taş çetesi bu filmin gösterildiği sinemaları tıklım tıklım dolduruyordu; tek Tanrılılar da buna cevaben ineklerin katledildiği ve iyi adamın biftekle karın doyurduğu, vejetaryen olmayan ithal Westernlere koşuyordu. Filme meraklı kızgın güruhlar düşmanlarının sinemalarına saldırıyorlardı... yani her türden deliliğe müsait bir zamandı.

Kadın Mahmut, karakterindeki o ölümcül kusur, yani hoşgörüden kaynaklanan tek bir hata yüzünden kaybetti imparatorluğunu. "Bu bölünme salaklığına dur deme zamanı geldi," dedi bir sabah aynasına ve aynı gün sinemasında iki film birden göstermeye başladı: Randolph Scott ve Gai-Wallah perdede birbirini takip edecekti.

...

İki film birden nasıl karşılandı: vejeteryan olanlar da olmayanlar da imparatorluğu boykot ettiler. Beş, altı, yedi gün boyunca, dökülen sıvaların, ağır ağır dönen tavan pervanelerinin ve aralarda gezen hintfasulyesi satıcılarının bakışları altında, besbelli bakımsız, yine aynı ölçüde boş sıralara oynadı filmler; üç otuz, altı otuz ve dokuz otuz gösterimlerinin hepsi aynıydı, özel Pazar gösterimi bile kimseyi yaylı kapılar arasından geçmeye teşvik edememişti. "Vazgeç," dedi Belkıs babasına. "Ne istiyorsun? El arabanı mı özledin?"

Ama artık tanıdık olmayan bir inat girmişti Kadın Mahmut'un içine ve iki filmin bir hafta daha gösterileceğini ilan etti. Kendi ilancı çocukları onu terk ettiler, kimse elektrikli kaldırımlarda bu çelişen filmleri bağıra bağıra gezmek istemiyordu; kimse "Gişeler açıldı!" ya da "Beklerseniz çok geç olur!" demeye cesaret edemiyordu.

...

Bombayı kimin koyduğunu sormayın; o günlerde şiddet eken çok bahçıvan vardı.

..."

Utanç - Salman Rushdie

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder