Babası için babasıyla savaşan birinin hikayesi. Uçarı bir İrlandalı olan Gerry hayatını babasıyla çatışarak geçirmekte. Devamlı olarak birinin ak dediğine diğeri kara diyor. İşin tuhafı ise oğlunu kurtarmak her seferinde babaya düşüyor.
Bir Jim Sheridan filminde olması gerektiği gibi IRA'ya karşı İrlandalıları izliyoruz. Belfast'ta IRA'ya katılmayı reddeden daha doğrusu belki doğru düzgün IRA'nın ne olduğunu bile bilmeyen bir çocuk Gerry, iki arkadaş bir şeyler çalarak öyle takılıyorlar. IRA bunları tehdit ediyor, düzgün insanlar olun diyor, yoksa bacaktan şişleriz.
Düzgün olamayacağı belli olan Gerry ülkeyi güle oynaya terk ediyor. Gidiyor ve çiçek çocuk oluyor. Ama ufak bir sorun var: Çiçek çocukların hepsi çok da barışçıl insanlar değil, İngiliz-İrlandalı çatışması çiçek bile olsalar sürüyor.
Türlü tesadüflerin olduğu bir anda iki arkadaş -gemide karşılaşılan çocukluk arkadaşı ve Gerry- bir bar saldırısından dolayı suçlanıyorlar. Görülmeyen yerlerine(!) vurularak ve türlü duygusal işkenceden geçirilerek suçlu olduklarına dair ifadelerini imzalamak zorunda kalıyorlar. Bir tek tanıkları var, o da var olduğundan bile emin olunamayan evsiz bir İrlandalı şarapçı. Bundan sonrası tam bir psikolojik gerilim.
İngiliz hükümeti ve polisleri rahat durmuyor ve Gerry'nin ailesini de içeri alıyor. Hasta olan babası hapse atılıyor. Hiç bir şekilde seslerini duyuramıyorlar. Filmin güzel, hayatının acı yanı ise babasıyla hiçbir zaman bitmeyen çelişkileri. Çok inançlı ve yılmayan bir karakter olan babasına karşılık Gerry hayatını yaşamak isteyen, pek bir inancı olmayan ve kolay yılan biri. Buna rağmen baba her istediğini yaptırabiliyor, buna bir çiçek çocuk olmak isteyen oğluna uyuşturucuyu bıraktırmak da dahil.
Hapishanede zorlu bir zaman geçirdikten sonra IRA liderlerinden biri bulundukları yere düşüyor, ve hayatlarını kolaylaştırıyor. Şiddetin her türlüsüne karşı olan baba bu adama güvenmezken, Gerry onun dümen suyuna giriveriyor. Adamın gerçek yüzünü gördüğü anda olayların farkına varıyor ve artık babasıyla çatışmaktan vazgeçiyor. İşin tuhafı bu adam bahsedilen barı kendisinin bombaladığını itiraf ediyor, ama bir anda tüm kulaklar kapanıyor.
Baba bunun üzerine hırslı bir avukat tutuyor, ona güveniyor. Yıllar yıllar süren hukuk sürecinde olan yine babaya oluyor. Babasını kaybettikten sonra daha da büyüyen ve daha da ona benzemeye başlayan Gerry haklı savaşlarına babası için devam ediyor. Bu ölüm sahnesinde ise çok güzel bir görsellik yakalanmış, ve gözlerden yaşların akması engellenemiyor.
Ne oluyorsa oluyor, ve tek tanığın aslında ifade verdiği ve bunun üstünün örtüldüğü ortaya çıkıyor. Filmin en acıklı sahnesi: Tanık daha 1.yılda bulunmuş! Sadece İrlandalı oldukları içi her türlü suçu işleyebileceklermiş gibi görülmek, türlü aşağılanmalardan ve işkencelerden geçmek, ve sonrasında kuru bir özür almak. Yanma sahnesi de dahil olmak üzere hiç bir sahne filmin mutlu sonu kadar rahatsız etmiyor. Böyle mutlu son olmasa da olur diyecekken filmin gerçek bir hikayeden uyarlandığını hatırlamak daha da kötü yapıyor.
Hem IRA'yı hem de İngiletere'yi suçlu gören tavrıyla Jim Sheridan-Daniel Day-Lewis ikilisi bu filmde yine döktürüyorlar. Özellikle Jim Sheridan'ın bu bakışını görmek alışılageldik ama her seferinde yine de şaşırtıyor. Çuvaldızı bu kez hem İrlanda'ya hem İngiltere'ye batırıyor. Şiddetin karşılığı şiddet midir, hem İrlanda hem İngiltere şiddeti nasıl körüklemiştir, hem İrlanda hem de İngiletere bütün bu savaş boyunca nasıl da karşılıklı olarak suçludur kavramlarını öyle bir yediriyor ki filme saygı duymamak mümkün değil. Gerry rolünde Daniel Day-Lewis, baba rolünde Pete Postlethwaite, avukat rolünde Emma Thompson çok bambaşka insanlar olduklarını bir kez daha bize gösteriyorlar.
Düzgün olamayacağı belli olan Gerry ülkeyi güle oynaya terk ediyor. Gidiyor ve çiçek çocuk oluyor. Ama ufak bir sorun var: Çiçek çocukların hepsi çok da barışçıl insanlar değil, İngiliz-İrlandalı çatışması çiçek bile olsalar sürüyor.
Türlü tesadüflerin olduğu bir anda iki arkadaş -gemide karşılaşılan çocukluk arkadaşı ve Gerry- bir bar saldırısından dolayı suçlanıyorlar. Görülmeyen yerlerine(!) vurularak ve türlü duygusal işkenceden geçirilerek suçlu olduklarına dair ifadelerini imzalamak zorunda kalıyorlar. Bir tek tanıkları var, o da var olduğundan bile emin olunamayan evsiz bir İrlandalı şarapçı. Bundan sonrası tam bir psikolojik gerilim.
İngiliz hükümeti ve polisleri rahat durmuyor ve Gerry'nin ailesini de içeri alıyor. Hasta olan babası hapse atılıyor. Hiç bir şekilde seslerini duyuramıyorlar. Filmin güzel, hayatının acı yanı ise babasıyla hiçbir zaman bitmeyen çelişkileri. Çok inançlı ve yılmayan bir karakter olan babasına karşılık Gerry hayatını yaşamak isteyen, pek bir inancı olmayan ve kolay yılan biri. Buna rağmen baba her istediğini yaptırabiliyor, buna bir çiçek çocuk olmak isteyen oğluna uyuşturucuyu bıraktırmak da dahil.
Hapishanede zorlu bir zaman geçirdikten sonra IRA liderlerinden biri bulundukları yere düşüyor, ve hayatlarını kolaylaştırıyor. Şiddetin her türlüsüne karşı olan baba bu adama güvenmezken, Gerry onun dümen suyuna giriveriyor. Adamın gerçek yüzünü gördüğü anda olayların farkına varıyor ve artık babasıyla çatışmaktan vazgeçiyor. İşin tuhafı bu adam bahsedilen barı kendisinin bombaladığını itiraf ediyor, ama bir anda tüm kulaklar kapanıyor.
Baba bunun üzerine hırslı bir avukat tutuyor, ona güveniyor. Yıllar yıllar süren hukuk sürecinde olan yine babaya oluyor. Babasını kaybettikten sonra daha da büyüyen ve daha da ona benzemeye başlayan Gerry haklı savaşlarına babası için devam ediyor. Bu ölüm sahnesinde ise çok güzel bir görsellik yakalanmış, ve gözlerden yaşların akması engellenemiyor.
Ne oluyorsa oluyor, ve tek tanığın aslında ifade verdiği ve bunun üstünün örtüldüğü ortaya çıkıyor. Filmin en acıklı sahnesi: Tanık daha 1.yılda bulunmuş! Sadece İrlandalı oldukları içi her türlü suçu işleyebileceklermiş gibi görülmek, türlü aşağılanmalardan ve işkencelerden geçmek, ve sonrasında kuru bir özür almak. Yanma sahnesi de dahil olmak üzere hiç bir sahne filmin mutlu sonu kadar rahatsız etmiyor. Böyle mutlu son olmasa da olur diyecekken filmin gerçek bir hikayeden uyarlandığını hatırlamak daha da kötü yapıyor.
Hem IRA'yı hem de İngiletere'yi suçlu gören tavrıyla Jim Sheridan-Daniel Day-Lewis ikilisi bu filmde yine döktürüyorlar. Özellikle Jim Sheridan'ın bu bakışını görmek alışılageldik ama her seferinde yine de şaşırtıyor. Çuvaldızı bu kez hem İrlanda'ya hem İngiltere'ye batırıyor. Şiddetin karşılığı şiddet midir, hem İrlanda hem İngiltere şiddeti nasıl körüklemiştir, hem İrlanda hem de İngiletere bütün bu savaş boyunca nasıl da karşılıklı olarak suçludur kavramlarını öyle bir yediriyor ki filme saygı duymamak mümkün değil. Gerry rolünde Daniel Day-Lewis, baba rolünde Pete Postlethwaite, avukat rolünde Emma Thompson çok bambaşka insanlar olduklarını bir kez daha bize gösteriyorlar.
Filmin şah babasıdır bu film. Daniel-Day Lewis ilk tanışmam da bu filmle,bu senaryoyla olmuştur ki ağzım burnum dağılmıştır Lewis'e kendimi tanıtma fırsatı bulamadan. Hele o mahkeme sahnesi, film boyu insanı gerip gerip duygularını artık tutamadığı nokta olan o mahkeme sahnesi, emma thompson zirve yapar orda. Pınar Selek'in başına da filme konu olan hukuksuzluğun benzeri gelmiştir. Ölene kadar kaç defa izleyeceğimi merak ediyorum...I-I-IRA
YanıtlaSilboxer'in uzatilmis versiyonu da bir bu kadar guzel bence... jim sheridan basli basina guzel bir insan =)
YanıtlaSil