Cashback aynı isimli kısa filmin başarısının ardından hikayenin öncesini ve sonrasını anlatacak şekilde çekilen bir film. Ben kısayı henüz izleyemedim ama uzunu hakkında görüşlerimi anlatmaktan geri durmayacağım. Sean Ellis gençlerin gönül meselelerini hem yazar hem de yönetmen olarak akıcı ve derli toplu bir şekilde anlatmış. Aynı konuda çekilen amerikan filmlerinin saf libido ve saf aşk ayırımının daha uzlaşmacı bir yerinde duruyor. Hem sonuçta bu bir ingiliz filmi ve mesaj vermekten çok stilistik anlatım arayışları var.
Film kız arkadaşının terkettiği Ben'in ayrılık acısıyla nasıl başa çıktığını anlatıyor. Bize duygusal ve sanatçı ruhlu olduğu izlenimi verilen Ben kronik uyku bozukluğu yaşamaya başlar ve geceleri süpermarkette eleman olarak çalışmaya karar verir. Bu sırada onun sıradışı bir yeteneğe sahip olduğunu öğreniriz. Baş karakterin bakış açısından anlatılan her şeyin başarılı olduğunu düşünüyorum, mesela ilk sahnede kız arkadaşın hiddetini yavaş çekimde izlediğimiz sahne duygularını çok güzel anlatıyor. Mekanların birbiri içine geçtiği, zamanın durduğu sahneler filmin akışını bozmuyor, dahası filme masalsı bir tat veriyor.
Bu filme sevimli bir romantik komedi demeyi çok isterdim, nihayetinde güldürüyor ve duygulandırıyor. Ancak cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiş. Ne kadar zararsız gözükse de filmin cinsiyet ayırımcılığı yaptığı aşikar. Dikkat bu kısımda s-p-o-i-l-e-r tehlikesi var. Kahramanımız kadınlarla olan ilişkilerinde arkadaşlarının aksine cinsellikten çok duygusallık arıyor. Ancak o da kadınların güzelliğini bedenleri üzerinden görmeyi tercih ediyor, bunu da onların haberi olmadan çıplak vücutlarını çizerek anlatıyor. Çıplak bedenin taşıdığı çok anlam var ve resim tarihinde insan ruhunu anlatan nü'ler sayısız. Ancak Ben'in çıplaklık anlayışı pornografi sınırlarına giriyor. Hadi diyelim bu sembolik bir anlatım olsun, o zaman niye hoşlandığı kızı çıplak olarak çizmiyor da sürekli portresini yapıyor? Veya erkek ruhu vücuduna yansımıyor mu? Filmdeki tek çıplak erkek modellik yaparken gaz kaçıran şişman bir erkek, zaten Ben de onu çizmeyi reddediyor. Sharon karakteri güzelliğiyle değil de doğallığıyla öne çıkıyor ancak Ben'le ilişkisi ilerleyince daha sıradan bir role bürünüyor.
Imdb'deki yorumlardan birinde filmde hiç siyahi karakter olmadığından şikayet ediliyordu. Sanırım bu İngiltere'de özellikle kolej ortamı içinde gerçekten tuhaf bir durum. Ben bunu farketmemiştim ama duygusal olmaya çalışan bir filmin kadına bakış açısından gayet rahatsız oldum. Sonuçta film ilginç bir seyirlik olsa bile, beyaz adamın bir fantezisi olmaktan kurtulamıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder