Tuhaf bir şekilde hem sevdim bu filmi hem de sevmedim. Bir kere çok klişe diyalogları ve basit bir konusu, hatta ağızlara uymayan konuşmaları var, kişiler durup durup tiyaro gibi oynuyor, ne dedikleri çoğunlukla bitmeyip bir yere varmıyor, konusunda koskocaman boşluklar ve bol miktarda abukluklar var, hatta kamera açıları bile yer yer berbat. Ama eminim çok daha kötü filmler izledik, daha kötülerini de izleyeceğiz. Çağan Irmak'ın kendini bulmadan öncesinden kalan bir film olduğu için filmi bir Çağan Irmak beklentisiyle izlemeyince o kadar da kötü değilmiş gibi geldi bana.
İletişimsizlik gözümüze gözümüze sokulmuş, sessiz çocuk psikopat gibi herkesin ne naneler yediğini biliyor, yıllarca başarısız bir salak olarak görülen esas oğlanın bu kadar akıllıca ve kendini fark ettirmeden bunların hepsini biliyor oluşu filan komik, laflar büyük büyük, sahneler abuk subuk. Ama bazı gerçekler de enteresan, mesela basit bir lise sınıfında geçen hikayede, desperate housewives gibi herkesin bir kirli çamaşırı var, esas oğlan delirdim ben huleyyynnn şeklinde silahla okulu basıyor, herkese bi'şeyler itiraf ettiriyor, böylece bu çocuklar birbirlerine bağlanmış, büyümüş ve çekemedikleri şeylerle yüzleşmiş oluyor.Ama sanıyorum bu filmde sevmiş olduğum kısım rehinelerin tepkileriydi. Hatta filmin belki de tek iyi özelliğiydi ve bana filmi sevdirmek için yetti. Rehineler arkadaşlarının silahla kendilerini rehin almalarından dolayı önce korkuyorlar, sonra oğlana saygı duyuyorlarmış gibi yapıp esasında meraklarını tatmin ediyorlar. Hani okullarda herkesin özendiği insanlar vardır, onlar okulun prensleri/prensesleridir, çok havalı çok "cool"lardır, herkesle konuşmazlar filan, işte onları biz dünyalıların seviyesine indiriyor esas oğlan Bahadır, zaten dünyada olanlar bu durumdan zevk alıyorlar, hatta aralarında bağ bile kuruluyor. O havalı liselilerin o havayı yakalamak için yaptıkları "fedakarlıklar", havalı olmayanları belki de mutlu ediyor, neden? Çünkü artık üstün olan taraf kendileri oluyor, o havalı tayfa kendisiyle ve yaptıklarıyla yüzleştikçe diğerleri onlara acıma dolu gözlerle bakmaya başlıyorlar ve evet aynı çizgiye geliyorlar. Gitme fırsatını yakalayan pek çoklarının gitmeyişi belki de bundan, büyük sırları paylaşınca dost olabileceklerini düşünmeleri bundan, her şey kendini önemli hissetmekle ilgili herhalde, o "cool" çocuğun sırrını saklıyorum ben demekteki kuvvette.
--Şimdi meşhur meşhur oyuncu olan bir sürü kişini o tıfıl hallerini şimdi görmek de tatmin duygumu pekiştirdi, yani filmi ilk çıktığında değil de şimdilerde izlediğim için bu cool durumu ben bozmuş oldum, sanırım artık daha güçlüyüm, kendimi onlarla bir sırrı paylaşıyormuş gibi hissediyorum, hehe.--
Lisede havalı tayfadan olmadığım içindir belki, hep bu ezici tavırlarının altında bir sorunları yattığını düşünmüşümdür, bu fantezimin fazlaca uç bir şekilde filme çekilmesi sanırım bir tatmin yarattı. Bütün o anlamsız konuşmalar, arkadan giden büyük söylemler, yersiz nutuklar batmadı, görmezden geldim hepsini.
21 Mart 2009 Cumartesi
Bana Şans Dile
Etiketler:
Bana Şans Dile,
Berke Üzrek,
Çağan Irmak,
İsmail Hacıoğlu,
Melisa Sözen,
Rıza Kocaoğlu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
çok güzel yazmışsın
YanıtlaSil