4 Mart 2009 Çarşamba

Kurgunun Kurgusu No:2, Synecdoche New York

Charlie Kaufman şöyle demiş, "I don't really talk about what the movie's about, because it's about what it's about to you./ Aslında filmin ne hakkında olduğu konusunda konuşmuyorum, çünkü film sizin için ne anlam ifade ediyorsa onun hakkında." (daha da fazlası için bkz. )

---aşırı kişisel açıklama---
Bu cümle çok hoşuma gitti, çünkü bizim bu blogda yazdıklarımızı çok güzel bir şekilde özetliyor. Profesyonel sinema eleştirmenliğinden fersah fersah uzaktayız belki, yine de filmlerin bizim için ne anlam ifade ettiğini yansıtma arayışındayız. Kendim adıma konuşacak olursam sinema benim için başlı başına bir deneyim, özellikle hayatta deneyim eksikliğinden mağdur olduğum zamanlarda. Bence küçük bir dünya yaratıp onu insanlarla paylaşmanın şimdiye kadar keşfedilmiş en iyi yoludur sinema. Kitapları es geçmemin nedeni görselliğe tapınmamdandır. Filmlerde aradığım duygusal tatminden çok hayatı bambaşka açılardan yansıtabilme kapasitesi ve bu arayışımı son olarak Charlie Kaufman tam anlamıyla doyurdu.
---aşırı kişisel açıklama---

Bu filmin ne hakkında olduğunu anlatmak yersiz, aslına bakarsak mümkün bile değil. Orta yaşlarda evliliği sarsıntıda olan ve ölümden korkan bir tiyatro yönetmeni Caden Cotard'ın hayatını gayet öznel bir şekilde anlatıyor. Kaufman'ın yazdığı diğer filmleri izleyenler gerçek hayatın, rüyaların, bilinçdışının birbiri içine nasıl geçtiğini bilirler. Bu ilişki bu sefer daha da ileri bir seviyeye taşınmış. Gerçekliğin, metaforların, paranoyaların nerde başlayıp nerde bittiğini takip etmek film ilerledikçe imkansızlaşıyor. Eğer filmi bir Clint Eastwood filmi gibi izlemeye kalkışırsanız büyük acılar çekersiniz. Mesela Caden ufak tefek sağlık problemleri için endişeleniyor, doktora gidip geldikçe oldukça ciddi ve çoğunlukla gerçekdışı sorunlar yaşamaya başlıyor. Hazel sürekli olarak çatır çatır yanan bir eve taşınıyor ve herkes hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Caden başına gelenleri televizyondan, dergilerden öğreniyor. Ayrıca Caden'ın tiyatro yönetmeni olması filmin çok katmanlı olmasına yardım ediyor ve sahne ile gerçek hayat, gerçek karakterler ve oyuncular sürekli birbirinin yerine geçiyor.

Benim için bu film en çok hayat ve ölüm hakkında. Kendimizi gerçekleştirmeye çalışırken sürekli planlarımızdan uzak düştüğümüz, tanıdıkça bizi hayal kırıklığına uğratan ve her gün bizi ölüme yaklaştıran hayatı nasıl yaşadığımız hakkında. Herkesin yaşadığı ama hayat hikayelerine hiçbir zaman geçmeyen günlük endişeler, bocalamalar ve başarısızlıklar var bu filmde. Hayatımızın başrolünde veya yönetmenliğinde olmadığımızı farkettiğimiz ve ölüme rağmen hayatla başa çıkmaya çalıştığımız zamanlar var. Charlie Kaufman birebir anlatmanın mümkün olmadığı, çok düşündüren -belli ki kendisi de çok düşünmüş bu konuda- zengin bir film çıkarmış, izleyici için oldukça değişik bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder