Bu filme o kadar uzun süredir yazmak istiyordum ki... Ama cesaretim yetmiyordu, hala da tam olarak bu filmle ilgili hissettiklerimi yazabileceğime inanmıyorum. Filme müzikal diyebilirsiniz ama bende yarattığı izlenim içinden müziğin geçtiği ve bu müziğin karaktere olan etkisinin gösterildiği bir film olduğu yönünde.
Müziklerin kişileri ne derece etkileyebildiğine, hatta onları nasıl ele geçirdiğine dair inanç eksikliği olan varsa hemen bu filme koşmalı.
Müziklerin kişileri ne derece etkileyebildiğine, hatta onları nasıl ele geçirdiğine dair inanç eksikliği olan varsa hemen bu filme koşmalı.
Film disiplinli bir babanın yoğun etkisinde büyüye(meye)n birini anlatmakta. Çok disiplinli baba çocuğunun muhteşem ötesi bir piyanist olmasını istiyor. Hiç hata yapmamalı, en ufacık bir nota yanlışlığında hemen onu düzeltmeli ve mükemmel müzisyen olma yolunda hedefinden şaşmamalı. Kısacası bir tür makine olmalı. Ancak babanın hesaba katmadığı bir olgu var: Duygular.
Çocuk başlarda babasını mutlu etmek için elinden geleni yapmakta, rezil olma pahasına mükemmele koşmakta. Ancak filmlerde her fazla mükemmel insanın başına gelen bu çocuğun da başına gelir ve çocukta da film kopar. Üniversitede müzik bölümünde burslu okurken Rachmaninoff No.3'e sarar (bu da babayla ilgili elbette) ve bu çalınması neredeyse imkansız eserle beraber gerçeklikten de kopmaya başlar.
İlerleyen yaşlarında tanırız biz bu adamı, sarhoş, durmadan konuşan, kelimeleri bir cümle oluşturmayan, kafa hızına ağzının yetişmediği bir adam. O kadar hızlı nota basmaya alışmış parmaklar ve beyin, haliyle düşünce hızını da 2 vites yükseltmiş ancak beden buna uyum sağlayamamakta. Bir kafeye girer ve piyano görür. Herkesin deli olarak gördüğü adam piyanonun başına geçince inanılmaz bir mucize olarak görülmeye başlar ve bir de aşık olur/olunur.
Bir tür iç hesaplaşma filmi aynı zamanda, adamın kendisi ve babasıyla olan bir iç hesaplaşması. Babasının baskısını hayatı boyunca hissetmenin ezikliği ve o deha beyni çatışmakta. Babası yanında olmadığında bile aynı baskı altında olmaktan yorgun düşen bir über-beyin. Geoffrey Rush'ın piyanoyla ilişkisi ve o deli/deha uyumu ise enfes. Filmin sizi içine çekmesi ise 30 saniye sürüyor, sonrası kalan ömrünüz boyunca Rachmaninoff No.3'ü en güzel kim çalar arayışlarıyla geçirmeniz oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder