27 Ekim 2010 Çarşamba

İçinden Müzik Geçen Filmler No.4: Little Voice

-21/08/2008 tarihli yazıdan güncelleme-
Yıl 1998 ya da 1999. Sinemaya gitmeye kararlıyız. Filmimiz Urban Legends. Bir şekilde 5 dakika kadar gecikiyoruz ve film daha reklamlarda. O esnada bu filmin afişini görüyoruz ve boşver ya hadi Little Voice'ı deneyelim diyoruz. Film hakkında hiç bir bilgimiz yok ve neyle karşılacağımıza dair en ufacık bir fikrimiz de... Film bittikten sonra öylesine mutluluk doluyuz ki, diğer filme gitmemiş olmaktan gurur duyuyoruz. Urban Legends'ı da hala izleyebilmiş değilim, her gördüğümde aklımın bu şahane filme akıyor olmasından muhtemelen...

Türkçe'ye Yıldızların Sesi diye çevrilmiş bir film bu, çok da mantıklı ve film hakkında şahane ipucu veren bir çeviri. Filmi bu kategoriye koyan ise içinde müziğe verdiği önemin yanısıra müziğin bu karaktere verdiği önem. Müzik olmadan herşeyi reddeden kızımızın dünya ile -ya da öte dünya ile- tek bağlantısı o şahane sesler ve dönem şarkıları. Hayata tek tutunma noktası babasına yaptığı şovlarken bu filmi bu kategoriye almazsak I Am Sam'i kayırmış olurmuşuz gibi geldi...


Esas kızımız son derece sessiz, içine kapanık, hatta neredeyse hiç konuşmayıp hiç dışarı çıkmayan biridir. O kadar sessiz konuşur ki konuştuğu anlarda, annesi ona L.V. (Little Voice-Küçük Ses) diye hitap eder ve artık bu isim onun üzerine yapışmıştır, herkes ona böyle demektedir. Ancak kurtadam misali, plaklarının başına geçtiği zaman apayrı bir kimliğe bürünür, dinlediği şarkıcının -ki her zaman eskilerden biridir bu, kimi zaman MM, kimi zaman Judy Garland, vs vs- kimliğine bürünüverir. Ama bunun için de bir koşulu her zaman vardır: babası...

Baba figürü bu filmde çok önemlidir. Kızı inatla sahneye çıkartmaya çalıştıkları bir sahnede açılması için gereken tek şey babasıdır ve bir anda babası karşısında beliverir, siyah beyaz bir şekilde hayalindeki yerini bulur. Gösterisini sadece babası için yapar. Babanın geldiği anda o sessiz, naif kişi gider, şarkılar bulur yerini.


Bu arada bir de kuşçu çocuğumuz -Ewan McGregor- vardır ki kendisi l.v. ye kaptırıvermiştir gönlünü. İki yaralı kişinin birbirine duydukları sevgi kişide saygı uyandırır ve filmi çok sıcak kılar. Çünkü o kadar temiz iki kişidir ki sanki bu dünyaya ait değillermiş gibilerdir. Esasında film o kadar naif ve sakindir ki insan kendini l.v. nin yerine koymakla koymamak arasında bocalar durur.


Müziğin şahane kullanıldığı, filmin müzikal olmaktan uzak ama müziğin bir çeşit başrol olduğu, şahane mi şahane, sakin mi sakin ve dahası bir o kadar da naif ve maalesef göz ardı edilmiş bir filmle karşı karşıyayız kısacası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder