30 Ekim 2010 Cumartesi

Ryan Gosling No.1: Half Nelson

Şu filme şimdiye dek yazmadığıma inanamıyorum. Yaklaşık 3 sene önce izlediğim bu filme ne kadar şaşırdığım hala aklımda ve sırf yazabilmek -ve tabii ki gözlerimi de şenlendirmek- için tekrar izledim. Hala şaşırıyorum ve mutlu oluyorum, halbuki bu film depresif değil mi?

Esasında hem çok uzun yazmak istiyorum hem de hakkında konuşmamak ve herkesi merakta bırakıp izlettirmek izliyorum. O kadar yetenekli olmadığımdan birinci yoldan gideyim.

Filmin adı Kafakol anlamında. Kendi kendini kafakola alan bir adamı anlatıyor esasında. Adamımız Dan yenilikçi bir tarih hocası, sadece bir öğrencinin hayatını bile değiştirse çok büyük bir değişim olduğuna inancı tam. Hayatını da bu yönde sürdürüyor, küçük bir mahallede bir devlet okulunda öğrencilerini araştırmaya ve düşünmeye sevk ediyor. Bu kısmı bütün film boyu git/gel şeklinde görüyoruz.

Öğrencilerden birinin ağabeyi uyuşturucu satmaktan içeride. Kızın da geleceği bu yönde gibi görünmekte. Sert görünümlü ve kendince kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bu kızın umudu uyuşturulmuş hallerinde baskın basanın yaptığı hocası. Aralarında bir nevi sırra dayalı dostluk gelişiyor.

Filmin en enteresan kısmı hocanın bu alemlere dalmasında kendince bir sorun görmemesi. Derslerini aksatmıyor ama gitgide uyuşma miktarı artıyor. Anlattıkları saçmalaşmıyor ama hayatı saçmalaşıyor. Kendisinin dahi kendisinden beklemeyeceği hatalar yapıyor, film bir noktada kopuyor. Koptuğu noktayı da ailenin alkol tüketimiyle vermeleri filmde biraz sırıtmış esasında. Sebeplerini bilmesek daha bi şahane olabilirmiş belki de.
Kopmamasını o ana kadar sağlayan şey kızı koruma isteği. Kendisinin ne olduğunun farkında olan adam kendiyle çeliştiğinin de bilincinde ama buna rağmen kendi torbacısına terslenmekten, kızı korumaya çalışmaktan geri durmuyor. Ne zaman ki torbacısı el değiştiriyor, kızın adamı kurtarma vakti geldiği anlaşılıyor ve o bıddırık boyuyla alemlere girip adamı bu hayattan çekip almaya çalışıyor.
İlişkilerin son derece dürüst ve naif olduğu film tan bir bağımsız film tekniğiyle çekilmiş. Kamera zaman zaman omuzda ve devamlı hareket halinde, zaman zaman yerinden kıpırdamıyor ve hareketleri kafamızda kurgulamamızı sağlıyor.

İki ufak videoyla bitirelim yazıyı. Birincisi adamın hayata bakış açısı, ikincisi ise adamın kızı kurtarma çabalarındayken daha da batması....
Isabel: Sen komünist misin?
Dan: Ne?
Isabel: Kitaplarına bir göz attım. "Che Afrika'da"?
Dan: Eee?
Isabel: "Komünist Manifesto"?
Dan: "Kavgam"ın bir baskısını bulsan, bu beni Nazi mi yapardı?
Isabel: Bu var ya, harika bir şey. Çok lezzetli.
Dan: Asıl sıcakken yiyeceksin.
Isabel: "Kavgam"ın bir baskısı sende yok ama olsa evet. Sana Nazi olup olmadığını sorardım.
Dan: Belki de saklıyorumdur.
Isabel: Neden saklayasın ki?
Dan: Çünkü artık bir Nazi olmanın fiyakası kalmadı tatlım.


Torbacı: Ne var ne yok Hocam? Tazatlar nasıl gidiyor?
Dan: Tezatlar! Konuşabilir miyiz?
Torbacı: Hayırdır?
Dan: Tamam bak şimdi. Şu an seninle bu konuşmayı yapan kişi olmak benim de hoşuma gitmiyor. Drey'den uzak durmanı istiyorum.
Torbacı: Anlamadım?
Dan: Beni duydun. Bana bir kıyak yap. Tamam mı? Lütfen.
Torbacı: Sana bir kıyak mı yapayım?
Dan: Ne dediğimi biliyorsun. Beni gayet iyi anladın.
Torbacı: Ne yani bu "Ondan uzak dur, o benim için çok değerli" muhabbeti mi?
Dan: Ben dalga geçmiyorum.
Torbacı: Farkındayım.
Dan: Anlaştık mı o halde?
Torbacı: Bak dostum. Drey benim yakınım. Benim arkadaşım o. Tüm bu hergeleler de benim dostum. Sen de benim dostum olmak ister misin?
Dan: Bu da ne böyle? Şirinler konseyi mi?
Torbacı: Şirinler konseyi mi?
Dan: Sen beni dinliyor musun be adam?
Torbacı: Neden bu kadar sinirlisin ki dostum?
Dan: Çünkü beni dinlemiyorsun!
Torbacı: İşte buradayım, neden bahsettiğini söyle!
Dan: Sana iyi bir şey yapmanı söylüyorum. İyi bir şey yapabilir misin?
Torbacı: İşte şimdi meselenin özüne geldik. Beyazların yaptığı doğrudur, öyle mi? Yani...
Dan: Bununla hiç ilgisi yok!
Torbacı: Hayır, hayır, Drey'in senin gibi birine sahip olması çok güzel Bay Siktiğim Örnek Vatandaşı!
Dan: Bilmiyorum! Bilmiyorum! Sikeyim. Bir şey yapmam gerektiği için bu böyle, tamam mı? Ama ne yapmam gerekiyor?
Torbacı: Bak dostum... İçecek bi'şeyler ister misin?
Dan: Ne?
Torbacı: Bir şey içmek ister misin diyorum? Susadın mı? Ne dersin?
Dan: Tamam.
Torbacı: Şeker ister misin? Dostum o kediye dokunma! Millet, bu Dan Hoca. Bunlar bizim tayfa. Mike'ın küçük kardeşi - Drey'in öğretmeni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder