24 Ekim 2010 Pazar

İçinden Müzik Geçen Filmler no.3: Un Coeur en Hiver

Şimdi anlatmak istediğim filmin ne tanıtılmaya ne de hakkında yapılan çok güzel yorumların yanında fazladan edilecek iki kelama ihtiyacı var. Yine de her film her insanda farklı tınılar bırakıyor, en kıymetli olanları kaydetmek gerek. Türkçesiyle "Ayazda Bir Yürek" müzik ve duygular hakkında. Hiç şüphesiz içinden müzik geçen filmler kategorisinde, çünkü hayatını müziğe adamış üç insan arasında geçen bir aşk öyküsünü anlatıyor. Benim için kıymetli olmasının sebebi ise sinema dünyası duygular hakkında bu kadar çok basmakalıp tanım koymuşken bu filmde gerçek hayatta yaşanan duyguların belirsizliğini bulmuş olmam.


Müzik üzerine kurgulanan filmlerin ayrı bir sürükleyiciliği oluyor. Müzik duyguları hissettirmek konusunda sinemadan daha yetkin bir dil. Diğer sanatlardan daha içgüdüsel olduğu için kulaklardan başka hiçbir donanım gerekmeksizin her tür müzikten zevk almak mümkün. Herhangi bir sahneye etkileyici bir melodi eşlik ettiği zaman filmin bütün seyri değişiyor. Tabi bizim içinden müzik geçen filmler deyince anladığımız bu türden formüller değil, müziğe gerçek bir rol verilmesi esas tercihimiz.

Ayazda bir Yürek'deki üç ana karakter hayatını farklı şekillerde keman üstüne kurmuş olan insanlar. Onların müzikle olan ilişkileri gerçek kişiliklerini ele veriyor. Stephane ileri düzeyde bir keman tamircisi. Genç yaşta sanatçı olamayacağına ikna olmuş, filmde soğukta kalan kalbin sahibi olan kişi. Maxim onun iş ortağı, teknik işlerden çok iş alma ve ilişkilerden sorumlu, sanatçılarla arkadaşlık eden, sosyal, becerikli, politik bir iş adamı. Camille ise bir keman sanatçısı. Kendini başlarda çok açığa vurmasa da film ilerledikçe duygularını kemana hayat verir gibi dolu dizgin yaşamak istediğini anladığımız tutkulu bir virtüöz.

Film Stephane'ın Maxim'i tanımlamasıyla başlıyor, zaten film boyunca o her zaman gözlemci olarak kalıyor. İkisi çok zıt karakterler olsa da iyi bir iş paylaşımı yapmış, sağlam bir düzen kurmuş insanlar. Birlikte yedikleri bir yemek esnasında Maxim Camille ile beraber olduğunu ve eşinden ayrıldığını anlatıyor. Camille ve Stephane tanıştıkları zaman genç kadın Stephane'dan hemen etkileniyor. Stephane müzikten anlayan, kendisini sürekli geri planda tutan, duyarlı olduğunu hissettiren entelektüel bir adamdır ve her şeyiyle ortada olan Maxim'e göre daha ilginçtir. Camille giderek bu gizemli adama karşı duygular beslemeye başlar. Peki Stephane ona karşı neler hissetmektedir?

Yorumun bundan sonrası izlemeyenler için fazla bilgi barındırıyor.

Film boyunca belki alışkanlıktan olsa gerek Stephane'ın Camille karşısında duygusal olarak çözülmesini bekliyoruz. Hatta ben Maxim aralarından çekildiği zaman rahat bir nefes aldım diyebilirim. Nette okuduğum yorumlarda Stephane'ı Camille'i baştan çıkarıp sonra terketmekle suçlayanlar vardı. Ne var ki Stephane hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değil, film boyunca kendini ele vermemeyi başarıyor. Mesela ilk prova sahnesinde Camille ve Stephane arasında bir elektriklenme olduğunu söyleyebiliriz, en azından Camille bunu böyle algılıyor. Ancak sonraki sahnede Stephane'ın kemanı iyileştirmek için bir fikri olduğunu öğreniyoruz. Muhtemelen Stephane provada Camille'i değil kemanı izliyordu. Camille kendini tamamen duygulara kaptırıyor ve Stephane'ı olduğu gibi göremiyor. Kendini Stephane'ın önüne tüm gücüyle attığı zaman o karşılık vermeyince büyük bir düş kırıklığına uğruyor ve onu kalpsizlikle suçluyor.

Stephane tam bir muamma. Onu ailesini gözlediği anlarda izlediğimiz zaman duyarlı, merhametli, kibar, zeki bir adam olduğunu düşünüyoruz. Bazı yorumlar onun sosyal açıdan yeteneksiz, bu konularda Maxim'e bağımlı olduğunu söylüyor. Ama ben onun duygusal ilişki kuramamaktan çok kurmayı reddettiğini düşünüyorum. Bu önemli bir ayırım. Stephane'ın Helene ile olan ilişkisi de bunu kanıtlıyor gibi. İkisi çok yakın arkadaşlar, ancak bu derece samimiyet kurabilmelerinin nedeni Helene'nin duygusal bir beklentisi olmaması.

Film boyunca karakterler ya konuşuyor, ya da müzik yapıyor ve dinliyorlar. Emmanuelle Béart keman çaldığı sahnelerde çok başarılı, tutkularını hem müzik yaparken hem de diyaloglarda çok güzel hissettiriyor. Stephane'ı hem bu kadar sevip hem de karakterini çözememizin nedeni ise Daniel Auteuil'in ölçülü oyunu olmalı. Müziği seviyor, çok güzel eleştirisini yapabiliyor ama yeteneği olmadığına inandığı için kesinlikle müzik yapmaya kalkışmıyor. Müziği üretebilmek için kuvvetli bir duygusal iç hayat gerekiyor, bu da belli ki Stephane'ın içinde ya olmayan ya da varlığı reddedilen bir dünya.

1 yorum:

  1. Filmi çok iyi tanımlamışsınız. Bilhassa Stephane'ın karakterini.

    YanıtlaSil