9 Şubat 2009 Pazartesi

Serseri No:2, Zingarina in Transylvania

"Bebekler nereden gelir" soruma ailemin cevabı "Biz seni çingenelerden aldık" olmuştu. O zamanlar bu söz beni ne kadar kızdırmışsa da sonradan içime işlemiş olacak ki, çingeneleri her zaman sevdim. Yaşadıkları ülkelerde toplum dışına atıldıkları, yaşam tarzları yüzünden ciddiye alınmadıkları halde kendi kültürlerini koruyabilen ve bu denli hayata bağlı olan bu insanlardan etkilenmemek mümkün değil. Halihazırda kölelikten kurtulmaya çalışan zencilere, burjuvaziyle çatışan gençlere ve sıradanlığı reddeden serserilere düşkünken çingeneleri atlamam mümkün değildi. Onları anlatan Emir Kusturica'yı sevmiştim ama onun gibi çingeneleri karikatürize etmeyen Tony Gatlif'i daha bir sevdim. Kusturica'nın yarattığı dünya bambaşkaydı ancak oryantalizmini inkar etmek mümkün değil. Gatlif onları izleyerek gülmek ve üzülmek yerine, onlarla beraber gülüyor ve üzülüyor. İçine girmesi zor olsa da, bir Gadjo Dilo olmasa da Transylvania aynı yolda ilerleyen bir film.

2006 yapımı Transylvania, Romanya'yı anlatmaktan çok iki yabancının burada kendilerini kaybetmesi ve bulması hakkında. Zingarina sevdiği adamı bulmak uğruna bir arkadaşı ve bir rehberle beraber seyahat ediyor. Tchangalo köy köy dolaşıp değerli eşyaları ucuza kapatmaya çalışan bir adam. Çok geçmeden Zingarina sevgili müzisyeni tarafından yüzüstü bırakılınca bütün umutlarını, koruyucu meleğini ve kendisini bir çocuğun peşine takılarak terkediyor. Transylvania'nın insanı kendinden geçiren müziği ve yeri yurdu olmayan çingeneler onun bu kendinden geçmiş halini çok iyi tamamlıyor. Esrimenin, delirmenin, acıya tamamen teslim olmanın vücut bulmuş hali Zingarina. Tchangalo baş belası dediği bu kadını yanında taşımaya başlıyor. Kendilerini vurdukları yollarda ikisi duygularını boşaltıyor ve giderek birbirlerine yaklaşıyorlar.

İki karakterin çingeneden çok serseri olduğunu söylemek mümkün. Zingarina onu bırakıp giden bir erkek uğruna teptiği yollarla, hamileliğin sorumluluklarını almamasıyla -ki yuvarladığı votkalar, kendini yerden yere vurmaları hiç de az değil- öne çıkıyor. Mutsuzluğu, nefreti, isyanı kendisine büyük zarar vermekteyken şuursuzca kendini attığı yollar onun kurtuluşu oluyor. Asia Argento-Birol Ünel ikilisi toplumdışı karakterleri oynamakta deneyimliler, serserilik de ziyadesiyle onlara yakışıyor. Argento'nun karanlık göztorbaları, Ünel'in beyaz saç tutamları karakterlere ruhunu veriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder